21 Ekim 2009 Çarşamba

Budama mı, katliam mı?

Geçenlerde büromda otururken karşıdaki bankanın bahçesindeki ağaçların sallandığını fark ettim. "Fırtına çıktı" diye düşündüm. Sonra sallanan gövde yere yıkılıp ortadan kaybolunca merakla pencereye gittim ve bahçedeki ağaçların yerde uzandıklarını gördüm. Pencereden bakıldığında artık karşıdaki binaların soğuk duvarları görülüyordu. Birkaç gazeteci arkadaşımı arayınca yetkililerden bunun "budama" olduğunu öğrendik. Yerse! Budanan bir ağacın dalları orantılı olarak budanır. Oysa burada ağaçların, küçük dal-büyük dal ayrımı gözetmeksizin sadece banka bahçesi üzerinde kalan kısımları kesilmişti. Yani yola taşan, ya da komşuya uzanan dallar ellenmemişti. Amaç belli: Yaklaşan sonbaharda dökülecek olan yaprakları süpürme zahmetinden kurtulmak!

Yıllar önce bir dükkanın önündeki kaldırımda yer alan dev gövdeli çınar ağacının kökünden iki metre yukarıdan kesilmesini hatırladım. Esnafa çıkıştığımda bana "yaprakları pislikten başka bir şey değildi, üzülme tekrar büyür" demişlerdi. Doğrudur, büyür, ama kaç senede?

Kooperatif dairemin önüne müteahhitin diktiği çam fidanlarının kesilip, yerine apartmanda oturan bir şahsın mısır ekmesine ne demeli? Gerekçe yine benzerdi: "Bu ağaçlar yarın büyüdüğü zaman sinek-böcek olacak. Böylesi daha iyi!". Neyse ki yönetici ısrarlarıma dayanamayıp yerlerine gül fidanları dikmişti.

Olaylar hep üst üste geliyor. Sık sık hafta sonları birlikte kamp yaptığımız arkadaşlarla, yine yakın yöredeki bir kamp yerimize gittiğimizde, bir sürü ağacın kesilmiş olduğunu gördük. Orman idaresinin politikası doğrultusunda ya da hastalıklı oldukları için kesilen ağaçlara sözümüz yok. Ancak kamp yerimizin hemen yanındaki dev çam ağacının kesilmesi bizi üzdü doğrusu. Köylüler "kurumaya başladığını" söylediler. Oysa daha bir kaç ay önce böyle bir belirti görmemiştik. Yoksa ağacın düzgün gövdesi mi insanları cezbetmişti?

Kamp dönüşü de oturduğum apatmanın küçük bahçesinde başka bir kıyıma tanık oldum. Küçük bir ağaç ve birkaç bodur süs bitkisi tamamen kesilmişti. Gerekçe: "Ferahlık ve geniş görüş açısı!"

Açıkçası ben, ilk başta belki de büyük bir hevesle dikilen fidanların, yıllar sonra "manzarayı kapatıyor, yaprakları dökülüp pislik yapıyor, sinek-böcek oluşturuyor" gibi gerekçelerle yok edilmesini anlamakta güçlük çekiyorum. Dikilen ve yıllar sonra gelişip serpilen ağaçların ya da bitkilerin, başka insanlar tarafından ve hatta bizzat onları diken insanlar tarafından sanki fikir değiştirmiş gibi büyük bir zevkle kesilmesini yadırgıyorum.

25 Eylül 2009 Cuma

Haydi hayırlısı!

Oğlumu gaza getirip içindekileri dökebilmesi için ona bir blog oluşturmuştuk. Bir kaç gün sonra ben de kendi kendimi gaza getirip kendi blogumu oluşturayım dedim.