4 Temmuz 2013 Perşembe

Esrarengiz bir kamp!



Hafta sonu gelen Seyhun ve beraberinde getirdiği misafiri Ata ile yaylada iki gece geçirdik. Seyhun nihayet 11 senelik telefonunu atıp, Ata'nın tavsiyesi üzerine Ayfon 18 almış. Yanlış yaptığına bir türlü ikna edemedim. Nitekim ikisinin de telefon şarjları 4 saatte bitince, benim telefonumu kullanmak zorunda kaldılar. Bir ara gizli gizli arabanın anahtarını alıp, telefonlarını aküden şarj etmeye çalışırlarken yakaladım ikisini de.

Gece karanlığında havada uçuşan ateş böceklerinin yıldız olmadıklarına Ata'yı ikna etmemiz biraz zaman aldı. Neyse ki, bir tanesinin tuvalet penceresinden içeri girmesiyle kendisi ikna oldu. Ancak karanlık gökyüzündeki uçakların ya da gök taşlarının UFO olmadığına bir türlü inanmak istemiyordu. Seyhun da bu kez Ata'ya destek çıkıyordu.

Ata, ikinci gün hava kararınca fotoğraf makinamı alıp manzara çekmeye çıkmıştı. Resimleri eve dönünce bilgisayara aktardım. Aralarından bir tanesi neredeyse dudağımı uçuklatacaktı. Resmi aynen buraya alıyor ve kendisinden özür diliyorum.

30 Nisan 2013 Salı

2013 Korsan Koyu kampımız


Bu seneki Korsan Koyu kampımız ilginç bir misafire tanıklık yaptı. Yeni bir sinek türünden muzdarip olan bu kişi her ne kadar oralı olmamakla birlikte, yakın köylerden birinde oturmakta ve yabancı bir ülkenin parmağı olduğunu düşündüğü bu konuda araştırma yapmaktaydı. İfadesine göre toplu iğne başından bile çok çok küçük olan bu yeni türün bacakları, kafası ve kıçı yoktu ve uçamayıp sadece rüzgarla yer değiştirebiliyordu. Ancak bir kez yere konduktan sonra da başarılı sıçrayışlarla (!) düşmanına saldırabiliyordu. Böcek, özellikle damar üzerine konup, salgıladığı yakıcı bir asit türüyle yumurtalarını damar içine salıyor ve kişiyi iflah olmaz bir kaşıntı hastalığıyla başbaşa bırakıyordu.

Algan Abi'yle uzun süre sohbet eden bu kişi, 30 derece sıcaklıkta bile kendini korumak için boyun ve kol kısımları tamamen kapalı giysiler içinde uzun çizmelerle dolaşıyor, tehlikenin farkında olan yöre halkının da aynı şekilde giyindiğini belirtiyordu. Kendisinin başvurusu üzerine yöre üzerinde uçuş yapan ilgili bakanlık uçakları, böcek bulutlarını özel kameralarıyla çoktan tespit etmişlerdi bile. Civar otellerde rezervasyonların büyük çoğunluğu iptal edilmişti. Burada kamp yapmamız çok tehlikeliydi. Isırılma halinde ancak el yapımı bazı özel ilaçlar etkili olabiliyor, boyuna kadar denizde durulması, balıkların vücüdumuzu bu larvalardan temizlemesine yardımcı olabiliyordu.

Konuyu sonradan bizden öğrenen Cafer, hükümet yetkilileriyle görüşmek için kampı terkedip günübirlik Ankara'ya uçtu. Dönüşte yüksek güvenlik önlemleri altında VIP salonundan uğurlandı.

Gerçekten de böyle bir tehlikenin varlığından haberdar olunca, Algan Abi son güne kadar denizden çıkmayıp, balıklar tarafından temizlenmeyi ümit etti. Seyhun beraberinde getirdiği 28 adet CD'yi ve portatif CD çalarını alıp çadırına kapandı. Özellikle Frank Sinatra'dan "I've got you under my skin" ve Mary Hopkin'den "Those were the days" dinlediğini fark ettim. Arada bir de Şekip Ayhan Özışık bestelerine takılıyordu.

Gazanfer yakındaki kasabaya gidip kendine uzun çizme ve dik yakalı bir kazak satın aldı. Kalan son kurabiyeleri de yedikten sonra, sıkıca kapattığı çadırına girdi. Levent arkadaşımız daha rahattı. O, koydaki saz ekibine katıldı.

Bu arada Ankara'dan moral bozukluğuyla dönen Cafer, üstüne üstlük tüm kurabiyelerin bitmiş olduğunu öğrenince kendini içkiye verdi ve uzun bir uykuya daldı.

Ben mi ne yaptım? Okuyup bitirdiğiniz bu yazıyı yazarak kampın son gününü bekledim.

Şu anda sadece sağ bacağımda hafif bir kaşıntı var!

18 Mart 2013 Pazartesi

Yol üzerinde bir tanıdık!


Hafta sonu Cafer'le yayladan dönerken yol üzerinde Seyhun'a rastladık. İki aydan beri araba bekliyormuş. Bu arada karlar çoktan erimiş, ancak yeniden soğuyan hava tekrar kar getirmişti. Yanındaki iki paket "pöti bör" bisküviyle idare etmiş. Valizinin bozuk tekerini bu sürede tamir ettiğini ve tam da dönmek üzere olduğunu söyledi. Yanımdaki yedek pantolonu kendisine verdim ve ıslak olan üzerindekiyle değişti. Onu da alarak yolumuza devam ettik.

15 Mart 2013 Cuma

Doğu Karadeniz'de bir kar macerası!


Klasik arkadaş gurubumuzla Ocak ayı içerisinde dağdaki barakamıza gitmek için iki arabaya doluştuk. Tüm ihtiyaçlar giderilmiş, eksik malzemeler de alınmıştı. Ancak ilçe merkezine vardığımızda yolun kardan kapalı ve gitmemizin neredeyse imkansız olduğunu öğrendik. Yine de beraberimize zincirli bir taksi alıp, gidebildiğimiz yere kadar devam ettik. Oradaki mola yerimizde de artık devam edemeyeceğimiz söylenince, taksiye zincir takıp sadece gerekli eşyaları yükledikten sonra yola koyulduk.
Taksinin içinde tıkış tıkış sadece birkaç yüz metre devam edebildik. Yoldaki kar yüksekliği ilerlemeyi engelliyordu. Mecburen, kısıtlı malzemelerimizi yanımıza alıp yola yayan olarak devam etmeye karar verdik. Buraya kadar geldikten sonra dönmek olmazdı. Tatvan'dan ve Lapseki'den gelen arkadaşlar vardı.

Seyhun, Gazanfer ve Cafer arkadaşlarımızın dışında Algan Abi de gruptaydı. Taa nerelerden gelmişti. Öğrendiğimiz kestirme (!) yoldan iki saate yakın yürüdük. Yol oldukça tehlikeliydi ve kar kalınlığı artık dizlerimize varmıştı. Kaybolmadığımızdan emin olmak için diğerleri mola verirken, Seyhun ve Cafer önden gidip yolu kontrol etmek istediler. Her yerde kurt izleri vardı.

Geri geldiklerinde olayı fark ettik. Bir kurt Cafer'in iki baldırını da dişlemiş, Seyhun kendini zor kurtarmıştı. Ne var ki barakaya neredeyse varmıştık. Hemen Cafer'in iki baldırına da eldeki malzemelerle pansuman yaptık.
Ben kahve suyunu ocağa koyarken, Gazanfer getirdiği çekiçle duvardaki çıkıntıları çoktan düzeltmeye başlamıştı bile. Yürüyüş boyunca çok üşüyen Algan Abi sobayı, tüm delikleri kapalı olduğu halde yakmaya çalışıyordu. Cafer kendisini ikna edip üst kapağı açtırınca odunlar nihayet tutuştu ve biraz ısınabildik.

Ertesi sabah taksici bizi arayıp, gece yapılan çalışma sonucu araba yolunun açıldığını söyledi. Bunu duyan Seyhun, bir gece daha bu strese dayanamayacağını söyleyip yola çıktı. Ancak valizinin tekeri kırılınca kendisini alabilecek bir araba beklemeye başladı. Biz de bir gece daha kalıp, bizi almaya gelen taksiyle arabalarımızın yanına, oradan da evlerimize döndük.